Karar gazetesi manşetinde,
“Devletin tarladan haberi yok” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:
“Hangi tarlada ne ekildiğini gösteren ve 10 yılda bir gerçekleştirilmesi gereken sayımın AK Parti döneminde hiçyapılmadığı ortaya çıktı. Devletin en stratejik alanda bir planlama kaygısı taşımadığını gösteren tablo çözümün de önünü tıkıyor. ‘Sıkıntı yaşanan ürünü ithal edelim’ anlayışı hem çiftçiyi hem 85 milyonun mutfağını vuruyor.
Gıda krizi için peş peşe uyarılar yapılırken, Türkiye’de tarım için tehlike çanları çalıyor. Tarlada ne ekildiğini gösteren 10 yılda bir yapılması gereken tarım sayımlarının yapılmadığı ortaya çıktı. Üreticinin sorunlarının çözümünde kilit olan sayımların yapılmaması, tarımda sorunları katladı. 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde sayımlar için 2014’te çalışma yapılmış, 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı’nda da yer verilmesine rağmen herhangi bir adım atılmadı.
Pandemi ve savaşla beraber tarımın hayati önem taşıdığı daha çok anlaşılır hale geldi. Dünyada gıda krizi için art arda uyarılar yapılırken Türkiye’de tarım sektörü üst üste biriken sorunlar nedeniyle hızla daralıyor. Tarım ülkesi Türkiye’de çiftçi sayısı 500 binin altına gerilerken üreticiyi desteklemek, sorunları çözmek için herhangi bir adım atılmadığı gibi sorunların tespitini sağlayan tarım sayımının da 20 yıldır yapılmadığı ortaya çıktı. En son sayım 2001 yılında AK Parti iktidarı öncesinde yapıldı. Sağlıklı tarım politikalarının oluşturulması amacıyla geçmiş dönemlerde her on yılda bir yapılan tarım sayımı için 2014 yılında adım atıldı ancak herhangi bir sonuç elde edilemedi. 2019-2023 yılları için oluşturulan On Birinci Kalkınma Planı’nda tarım sektörüne dair hedefler incelendiğinde, temelde tarımsal üretimi artırma odaklı bir çerçeve sunulacağı, tarımsal sayımın yapılacağı, desteklerin etkinliğinin artırılacağı, hayvancılığın geliştirileceği belirtilmesine rağmen herhangi bir çalışma yapılmadı.
Tarımın yanı sıra hayvancılıkta da Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri dışında herhangi bir sayım yapılmadı. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2001 yılından beri tarım sayımının yapılmamış olmasının, ülkemizde tarımın verilere dayalı yapılmasının önünü kestiğini ve tarımda farklı veriler ile öngörülebilir politikaların oluşmasından yetersizlikler oluştuğunu, bunun yansımasının tarımdaki sorunları katladığını ve çözüm odaklı çalışmalarda veri karmaşasına neden olduğu söyledi. Gürer, yaptığı açıklamada, ilki 1927 yılında olmak üzere 1950, 1963, 1970, 1980, 1991 ve 2001 yılında olmak üzere geçmiş dönemlerde 7 kez yapılan tarım sayının son 20 yıldır yapılmadığını belirtti.”
“Patronun değil emekçinin krizi”
Birgün gazetesinin manşetinde,
“Patronun değil emekçinin krizi” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Açlık ve yoksulluk emekçileri ablukaya alırken iktidar da sermayeyi kollamaya devam ediyor. Ekonomik bunalımı üç iktisatçısıyla konuştuk. Prof. Korkut Boratav, ‘Toplumumuzun emekçi sınıfları bir krizin içindedir; buna karşılık sermaye ihya olmaktadır’ dedi. Prof. Gamze Yücesan Özdemir, ‘Yükselen itiraz dalgalarını ortaklaştıracak, dillendirilen talepleri görünür kılacak aşağıdan siyasete ihtiyacımız var’ derken Prof. Aziz Konukman ise ‘Ucuz kredi Erdoğan hükümetinin sınıfsal tercihinin göstergesidir’ diye konuştu.
Prof. Dr. Korkut Boratav: 1990'lı yıllarda da enflasyon önemli sorundu. Ama o yıllarda emek kendini enflasyona karşı korunmaktaydı. Koalisyon hükümetleri endekslemeyi genelleştirmişlerdi ve bu durum sadece asgari ücretlere, emekli ve memur aylıklarına değil; bugüne göre çok daha geniş bir kitleyi kapsayan toplu sözleşmelerin tümüne girmişti. Sadece enflasyon kaybını değil, refah payını da katmışlardı. Dolayısıyla kayıpları çok azdı. Birçok kesim kendini korumayı başarmıştı.
Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir: Toplumda fay hatları hareketlendi. Toplum bir işçi toplumu bir emekçi toplumu hakine geldi. Hayattan düşecek bir halde krizi deneyimliyor işçi sınıfı. Yükselen itiraz dalgaları ortaklaştırılmalı.
Prof. Dr. Aziz Konukman: Bir yandan bankaların, şirketlerin kârı patlarken diğer yanda derin yoksulluk var. politika faizi düşürülünce ne olacağını biliyorlardı. Demek ki bu bilinçli bir tercih. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.”
“Parayı verene kelepir yurttaşlık”
Cumhuriyet gazetesi manşetindeki,
“Parayı verene kelepir yurttaşlık” başlıklı haberinde, “250 bin dolar değerinde taşınmaz alan yabancılar vatandaş oluyor. ‘Kesintisiz 5 yıl ikamet etmiş olmak’, ‘toplumsal yaşama uyum sağlayabilecek düzeyde Türkçe konuşabilmek’ gibi şartlara bakılmıyor. Kuralsızlığın emlak şirketleri tarafından ‘reklam’ malzemesi yapılması da eleştiri konusu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre de Ticaret Bakanlığı söz konusu reklamların artması için emlak şirketlerine teşvik verecek. 250 bin dolarlık tutarın 400 bin dolara yükseltileceği kamuoyuna yansıdı ancak bu konuda bir adım atılmadı” ifadelerine yer verdi.