Gazeteciler, sızdırılan belgelere nasıl bakmalı?

P24’ün Polis-Adliye Muhabirliği Nasıl Yapılıyor, Nasıl Yapmalı’ başlıklı gazetecilik atölyesinde ‘sızdırılan belgelerin yayını’ da tartışıldı.

P24

14.03.2014

 
P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu’nun düzenlediği “Nasıl Yapılıyor-Nasıl Yapmalı” başlıklı gazetecilik atölyelerinin ikincisi yapıldı. Polis-yargı gazeteciliğinin konuşulduğu panele Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, Vatan gazetesi yargı muhabiri Kemal Göktaş, Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu ve kıdemli basın hukuku uzmanı, Ceza Hukuku Derneği Başkanı Fikret İlkiz katıldı.
Panelde Tahincioğlu, muhabirlerle polis arasında kurulan "abi" ilişkisinin sorunlarına işaret ederken Akyol, İlkiz ve Göktaş polis-yargı gazeteciliğinin nasıl yapılması gerektiğini aktardılar. Sızdırma belgelerin yayınının da konuşulduğu panelde Kemal Göktaş, "Keşke bana da emniyetten, MİT'ten ve saire yerlerde belgeler gelse de yazsam. Önemli olan sızdırılan belgeye analitik bakabilmek" görüşünü dile getirdi. 
 
P24’ün Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi ile birlikte düzelediği “Nasıl Yapılıyor – Nasıl Yapmalı” başlıklı gazetecilik atölyeleri serisinin ikincisi bugün yapıldı. Geçen ay Artı 1 TV Ankara Temsilcisi Murat Sabuncu’nun moderatörlüğünde yapılan “Ekonomi Gazeteciliği” atölyesini “Polis-Yargı Gazeteciliği” takip etti. T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın moderatörlüğünü yaptığı ve yaklaşık 30 öğrencinin katıldığı panel, Taha Akyol’un açılış konuşmasıyla başladı.
 
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, hukuk bilgisinin gazetecilik ve yazarlıkla etkileşimini anlattığı konuşmasında, polis–yargı gazeteciliğinde kavramların çok önemli olduğunu vurguladı. Akyol, “Yargı haberlerinde hukuki kavramlar birbirine karışmış durumda ve neredeyse yanlış kullanılan kavramlar doğru kabul edilmekte. Bu kullanımlar günümüz medyasında teknik birer ayrıntı haline geldi” dedi.
 
‘Her gün 3. Dünya Savaşı çıkmışçasına…’
Aynı açıklama metninin taban tabana zıt yorumlarla nasıl verildiğini Cumhuriyet ve Taraf gazetelerinden seçtiği bir haberle anlatan Akyol, “gazetecilerin haber yazımı sırasında konuya hukuki açıdan bakmaları ve ihtiyatli olmaları gerektiğini” ekledi. Akyol, “Günümüz medyasında sansasyonel haberlere ilgi gün geçtikçe artıyor ve siz okunabilmek için her gün yeni sansasyonel haberler bulmak durumunda kalıyorsunuz. Her gün 3. Dünya Savaşı çıkmışçasına haberler yayınlanıyor ve siz gazeteci olarak o düzeyde haberler bulmak zorundasınız. Hâl böyle olunca da ses getirmeyen haberler önemsiz hâle geldi” dedi.
"Hukukun bana düşündürdüğü önemli bir kavram, düşünürken delil aramaktır. Gazeteciin ispat kavramının bilincine varması lazım.  Komplo teorilerinden sakınmak için delil ve ispat çok önemli" diyen Akyol, uzayan iktidarların otoriterleştiği görüşünü de dile getirdi ve doğru gazeteciliği bu açıdan da ele aldı.
 
‘Dokümanları doğru aktarabilmek için…’
Taha Akyol’dan sonra sözü alan Gökçer Tahincioğlu, geçmişten günümüze Türkiye’deki polis-yargı gazeteciliğinin nasıl yapıldığını anlattı. “Polis-yargı haberleri yapabilmek için hukuk eğitimi görmenin şart olmadığını vurgulayan Tahincioğlu, “Ancak gazeteci hukuki kavramlar ve bu kavramların kullanımları konusunda kendi kendinin eğitimcisi olmalıdır” dedi. Tahincioğlu, “Yargı haberciliği yapıyorsanız dokümanları doğru okuyup doğru aktarabilmeniz açısından kavramlara hakim olmak zorundasınız. Aksi halde yaptığınız iş havada kalır, doğruyu yansıtmaz ki bu gazetecilik etiğine ters bir durumdur” dedi.
 
‘Gazeteci ve polis arasında sorunlu bir ‘abi’ ilişkisi var’
Polis-yargı gazeteciliğinde geçmişten günümüze gelen en büyük sorunlardan birinin gazetecilerle polis arasındaki “abi” ilişkisi olduğunu söyleyen Tahincioğlu, “abi-kardeş” haline gelen bu ilişkinin sanıldığı gibi samimiyet göstergesi olmadığnı, tam aksi yönde bir alışkanlıkla çıkar gözetildiğinin altını çizerek, “Zamanla gazeteci eline geçen belgeleri 'abi' dediği polisin 'yazma' ya da 'bunu yaz' gibi söylemleriyle karşı karşıya kalır. Böyle bir durumda gazetecinin ya polis tarafından kullanımı ya da önemli bir haberin yazılmasının engellenmesi sonucuna varılır. İki durumda da gazeteciliğin etik kuralları ihlali söz konusudur” dedi. Tahincioğlu, geçmişten bugüne savcı odaklı gazetecilikten savunmayı daha çok yansıtan gazeteciliğe doğru evrim üzerinde de durdu.
  
‘Gazete sayfaları, sicilimizi de yazdığımız sayfalardır’
T24 Genel Yayın Yönetmeni Akın Tahincioğlu'nun görüşlerini değerlendirirken, haberin okuyucuya aktarımı ve gazeteciye düşen görevleri anlattı. “Gazeteci önüne konanın ardına bakmak zorunda. Gazete sayfaları, internet sayfaları, biz gazetecilerin kendi sicilimizi de yazdığımız sayfalardır. Dolayısıyla ne yazdığımız ve nasıl yazdığımız önemlidir. Bundan da önemlisi, gazetecilikle mağduriyet yaratılmamasıdır” dedi.
 
 
‘Algılara teslim olmadan, savunmayu unutmadan’
Vatan gazetesi yargı muhabiri Kemal Göktaş, katılımcı öğrencilere polis-yargı gazeteciliğinin nasıl yapılması gerektiğini anlattı. “Gazeteci çok soru sormalı, çok araştırma yapmalı, bildiği şeyleri de sormalı, üstelik birden fazla kişiye sormalı” diyen Göktaş, “Ana akım medyaya baktığımız zaman her gazetenin bir siyasi görüşü var ve yapılan haber de bu doğrultuda olabiliyor. Fakat sizler hangi ana akım medyasında yer alırsanız alın, her zaman haberi en doğru ve tarafsız şekilde verme şansına sahipsiziniz. En azından kullandığınız dilin olanaklarıyla bu noktaya yaklaşabilirsiniz” dedi. “Haberi yazarken kullanığınız dili ve anlatımı sonuna kadar zorlayabilirsiniz” diyen Göktaş, “Yargı haberleri yapan bir gazeteci olgusal, delille düşünmelidir” ifadesini kullandı. 
Gazetecilerin toplumsal algıya teslim olmaması ve nefret söyleminden uzak durması gerektiğini söylyen Göktaş, “haberde iddia verilirken savunmaya da yer verilmesi gerektiğini” vurguladı. Göktaş, “Gazeteci yaptığı yargı haberlerinde hüküm verir ve iddiları gerçek gibi sunarsa mahkeme kararı ne olursa olsun kendisi de hüküm vermiş olur ki bu etiğe aykırı bir durumdur” dedi. Kanaatin okur tarafından verilmesi gerektiğini söyleyen Göktaş, “Etik olarak gazeteci yaptığı haberin taraflarıyla özleşleşmeden okuyucuya iletmek zorunluluğundadır” diye ekledi.
"Sızdırılan belgelerin yayını" tartışmasına da değinen Göktaş, şunları söyledi:
Gazetecilere belge verilir, gazeteciler kullanılmak da istenir. Bunlar doğaldır. Ama belge aldığınız yerin siyasi amacına kullanılıyorsanız yaptığınız gazetecilik değildir. Sızdırılan belgeye analitik, sorgulayarak bakılması gerekir. Keşke bana da emniyetten, MİT'ten ve saire yerlerden belgeler gelse de yazsam. Önemli olan analitik bakarak bu belgeleri değerlendirmektir."
 
‘En iyi bildiğiniz konuyu bile defalarca sorun’
Ceza Hukuku Derneği Başkanı Fikret İlkiz de, öğrencilere polis-adliye muhabirliğinde mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan sorunlar ile gazetecilik cephesindeki problemleri irdeleyen bir konuşma yaptı. “Hukunun her zaman bilinmesi, fakat her zaman da değiştirilmesi gereken bir konu olduğunun” altını çizen İlkiz, “Özellikle yargı gazeteciliğinde gazeteci en iyi bildiği konuyu bile defalarca sormalı. En basit sorudan en zoruna kadar konuya hakim olmalı” dedi.
İlkiz, hukuki kavramlara, anayasa ve yasalara gazetecilerin hakimiyetini sorguladı, diğer yandan uygulama sorunlarına değinirken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnekler verdi.
Panelin sonunda öğrencilere ödüllü bir araştırma ödevi verildi. Katılımcı öğrencilerden, "17 Aralık sürecine ilişkin seçtikleri bir haberle ilgili olarak 'soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek' iddiasıayla suçlanırlarsa,  söz konusu haberi hangi hukuki ve mesleki ilkelerle savunacaklarını" içeren bir ödev hazırlamaları istendi.