Milyonlarca ayak izi arasında Külkedisi’ni bulmak

Devletlerin “baz istasyonu sinyali” ile bulmaya çalıştığı izlerin birçoğu aslında Swarm ve benzeri app’ler aracılığıyla bırakılıyor

SARPHAN UZUNOĞLU

07.12.2017

Gözetim konusunda Türkiye’de belirli düzeyde bir literatür oluşmuş durumda. Çoğunlukla gözetim teknolojilerine haklı olarak muhalif olan içeriklerden oluşan literatüre saygımızı sunup bir kez de gözetim ve veri toplama teknolojileriyle sıradan bir sosyal medya kullanıcısından (belki de bir stalker) bir grup bilim insanına ne tür işlere girişilebilir sorusunun yanıtını incelemekte fayda var.
 
Bu kapsamda incelenebilecek son dönemde konuyla ilgili yayınlarda çıkmış iki makaleye değineceğim.
 
Google Street View fotoğraflarıyla toplu stalking ve kitle analizi
 
Bunlardan ilki olan, Journalist’s Resource’ta geçtiğimiz hafta yayınlanan David Trilling imzalı makale; toplum hakkında bilgi toplamanın iyice kolaylaştığı büyük veri döneminde yeni bir aracın varlığına işaret ediyordu: Google Street View.
 
Çoğunlukla emlak denizinde gezinmek, gidemediğimiz yerleri görmek gibi amaçlarla kullandığımız Google Street View üzerinde çalışan Timnit Gebru öncülüğündeki Stanford’dan bir araştırma ekibi; Sedan kullananların demokratlara, pikap kullananların cumhuriyetçilere oy verdiği gibi kimi veriler elde etmişti, buna bağlı olarak da hangi mahalleden hangi partiye oy çıktığı gibi önemli verilere ulaşmışlardı.
 
Google’ın başından beri arabalarını sokağa “fotoğraf çekmek” için yollamadığını, çok yoğun bir veriyi de alandan merkeze aktardığını başından beri biliyorduk; ancak fotoğrafın içerisindeki verinin yorumlanması ve coğrafi verinin ötesinde demografik bir verinin fotoğraftan çıkarılması bana kalırsa meselenin en ilginç tarafı.
 
Bu tür bir veriyi nasıl kullanabiliriz sorusu bence asıl soru: Her şeyden önce Türkiye gibi nüfus ve kapladığı alan bakımından büyük ülkelerde siyaset ve sivil toplum mekanizması veri bağlamında sistematik çalışmayan yerel kaynaklara veya TÜİK ve benzeri kurumlar tarafından yayınlanan veriye çoğu zaman muhtaç durumda. Gerçi bahsedilen Google Street View örneğinde de merkezî veriden tam bir kurtuluş olmadığı ortada. Burada ilk aşamada üstüne düşünmemiz gereken şey, şehir yaşamı içerisinde, kamusal alanda bulunan taşınır ve taşınmaz mülklerin temsiliyetlerini incelemek. Geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan cam film tartışmaları da gösterdi ki aslında arabalara eklenen aksesuarlar dahi toplumsal yapı ve kaygılar hakkında bir şeyler söyleyebiliyor. Türkiye’de siyasetin, sivil toplumun ve medyanın İstanbul merkezli aklını/bakış açısını düşündüğünüzde “kimse bizi anlamıyor” cümlesiyle başlayan yakınmaların yerine manalı analizler koyabilmek mümkün.
 
Tabii ki birçok stereotipten de yararlanmak da mümkün bu tür analizlerde. Örneğin Bursa’da siyaset yapan bir organizasyonsanız hizmet aldığınız siyasal iletişim uzmanları mahalle mahalle gezmeden, hangi mahallede hangi memleketten insanlar olduğuna dair ikonlar olduğuna bakabilir; hattâ mahalle esnafının hangi takımlı olduğundan başlayarak birçok farklı veriyi tespit etmek mümkün. Tabii ki araba modellerindeki tercihler, Türkiye’de ABD gibi çok kültürlüden ziyade sınıfsal bir yapıyı yansıtacaktır ki günümüzde bunların da iç içe geçmiş olduğu sır değil. Yani sivil toplum inisiyatiflerinden siyasal partilere, büyük veriyi bir de bu şekliyle yorumlamak mümkün. Üstelik veri orada duruyor, size gereken tek şey yapay zekanın öncülük edeceği bir araştırma projesi ve iyi belirlenmiş bir araştırma sorusu.
 
Dijital stalking’de kimi popüler araçlar
 
Stalk. Kavramın Türkçedeki karşılığı gizlice/sinsice izlemek olarak tanımlanıyor. Sosyal ağlarda kurduğumuz ilişkilerin bir parçası da bu. Hepimiz bireysel, profesyonel vb. sebeplerle birilerini stalk’luyoruz. Bu işi Linkedin benzeri platformlarda yapıyorsanız, karşı taraf para karşılığı profiline kimin baktığını görebiliyor. Yani işin profesyonel bağlamda bir ekonomisi dahi oluşmuş durumda.
 
Ren Laforme’un Poynter’da yayınlanan makalesi ise olaya yeni bir boyut katıyor. Pipl ve Spokeo gibi “insan arama motorlarının” işlevlerine ve oradan insanların tüm sosyal ağ hatta gerçek hayatının erişilebilir olmasına değinen makale en başında önemli bir vurgu yapıyor. Zira bu ağlara giriş var ama çıkış yok. Bu ağlar sayesinde kişilerin gerçekten sosyal ağlarda yansıttıkları insan olup olmadıkları gibi temel bilgilere ulaşabiliyorsunuz.
 
Laforme, birçok profesyonel stalker’ın iyi bildiği Google yöntemine de değiniyor elbette. Örneğin bir kişiyle ilgili temel bilgiler olan mesleği, yaşadığı yer ve ön adı üstünden yapılan aramalar bu işin en basit katmanı. Elde cep telefonu numarası varsa en çok iş gören aygıt da Facebook oluyor; zira birçok kullanıcı Facebook’un ilgili özelliğini bilmediğinden telefonla profilleri taranabiliyor.
 
Avrupa ve ABD’deki resmî belgelerin şeffaflığı da bu tür aramalara izin veriyor. Google’ın alternatif site içi tarama özellikleri de eklendiğinde ilginç işler ortaya çıkabiliyor. Çoğunlukla teyit.org ve dogrulukpayi.com çalışanlarının kullandığı sanılan ama tüm dünyada araştırmacı gazeteciler tarafından kullanılan yöntemler stalkerlar tarafından da benimsenebiliyor.
 
Tabii yer bildirimi için kullanılan uygulamalar ve orada bırakılan izler de önemli bir araştırma aracı. Devletlerin “baz istasyonu sinyali” ile bulmaya çalıştığı izlerin birçoğu aslında Swarm ve benzeri app’ler aracılığıyla bırakılıyor. Telefonumuzun ayarlar kısmında birçok uygulama için açık bıraktığımız “konum servisleri” bizi arayanlar için gerçekten büyük işlev görüyor.
 
Külkedisi’ni bulmanın maliyeti
 
Yukarıda bahsedilen teknolojilerden ilki elbette yoğun bir maliyet ve insan gücü gerektiriyor. Diğerleri ise çok daha basit bazı yöntemlere dayanıyor. Gazeteciler aslen her iki yöntemi de kullanabilir. Zaten Google Earth, Google Street View gibi uygulamalar uzun süredir başta ekoloji haberleri olmak üzere birçok kategoride hayatımızda. Dahası haritalama üzerinden habercilik yapan birçok uzman bu tür veri havuzlarını kullanıyor. Bu veri havuzları ise Yahoo’nun ve Google’ın haritaları gibi zaten açık. Tabii Twitter ve Facebook gibi yerlerden veri çekmek söz konusu olduğunda mesele karışıklaşıyor. Twitter 3200 içeriği analiz etmeye izin verirken Facebook’taki genele açık ve gizli içerikler analizleri zorlaştırıyor.
 
Tüm karmaşıklığına ve Facebook ve Twitter gibi oyuncuların politikalarına rağmen coğrafi veri ya da benzeri demografik özellikler üzerinden insanları aramak, davranışlarını takip etmek artık yalnızca internet servis sağlayıcılara ve devletlere özgü olmaktan çıkmış durumda. Kısacası, bu yazıda bahsedilen teknolojiler günümüzün “takip mekanizmaları” arasında devede kulak gibi kalıyor. Bize düşense devenin kulağından başlayarak stalk için değil ama iyi gazetecilik için ya da iyi bir sosyal bilimci olmak için bu tür araçlarla daha çok ilgilenmek ve onları kullanmayı öğrenmek.