Vizesiz AB istiyorsanız, fikir özgürlüğüne ihtiyaç var

Vizesiz AB için Türkiye tarafından bir türlü yerine getirilmeyen 7 kriterin en hayatîsi TCK’nın 220/6. maddesini ilgilendiriyor

FİGEN A. ÇALIKUŞU

13.12.2017

Hayat gerçekten garip.

Orhan Veli’nin dediği gibi bir elinizde ayna, bir elinizde cımbız olabilir ve “umurumda mı dünya” diye de mırıldanabilirsiniz.

Ya da “gezmek eğlenmek” temel amaç ve hedefimizdir, böyle bir felsefede de “fikir özgürlüğü” çok da önemli değildir. Hattâ hiç önemli olmayabilir.

Gezmek eğlenmek deyince, vize kuyruklarında sefil olmadan elimizi kolumuzu sallaya sallaya iki şehir arası seyahat eder gibi Avrupa’ya gitmek de önem kazanır. Hem de fikir özgürlüğü, Türkiye’de uçucu madde gibi kaybolan demokrasi, sırra kadem basan hukuk devletinden de çok önce gelebilir sizin için.
Ama üzgünüm Leyla…

Eğer AB ülkelerine vizesiz gitmek istiyorsanız Türkiye’de fikir özgürlüğünü talep etmek zorundasınız. Çünkü AB vizesiz seyahat için düşünce özürlüğünü yasaklayarak, düşünen insanların terörist suçlamasıyla hapislere atılmasına son verilmesini istiyor.

Örneğin “onlar gazeteci değil, terörist” yalanlarından vazgeçilmesini istiyor. Aslında bunun için çok bir şeye gerek yok. Terör yasasında bulunan ve susturmak istenilen her insanı rahatlıkla içeri atan bir tek maddenin değişmesi yeterli.

O madde ne mi?

Ceza Kanunumuzda bir madde var. Meşhur 220. maddenin özellikle 6. fıkrası. Bu madde “örgüte üye olanların cezalandırılacağı” 314. madde ile birlikte çalışıyor. Meşhur 220. madde ile 314. maddeye gönderme yapıp cezalandırıvermek kolay oluyor.

Ne diyor 220/6, bakalım;

“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi örgüt üyesi gibi ceza alır.”

Tüm can sıkanların içeri atılma maddesinden söz ediyorum size.

Vizesiz AB için Türkiye tarafından bir türlü yerine getirilmeyen 7 kriterin en hayatî ve en anlamlısı olarak niteleniyor bu 220/6. madde.

Bu konuya nereden mi geldim, haklısınız önce onu hatırlatayım. Ben bu konuya gelmedim, konu gündeme geldi.

Bilmem gözünüze çarptı mı? Geçenlerde Avrupa Komisyonu Göç İşleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri Dimitris Avramopulos Türkiye’ye geldi. Umut verici sözler söyledi.  “Vizesiz AB” de konuları arasındaydı.

Sonra kenarından köşesinden vizesiz Avrupa umudu uyanmaya, gerinmeye, ayağa kalkacak gibi yapmaya başladı.

Bir kaç gün önce HaberTürk Gazetesi “vizesiz AB için yasalar değişebilir” başlığıyla konuya girdi. Pazar günü de Hürriyet Gazetesi bu ihtimali ilk sayfasına taşıdı.

Şimdi siz bana “vizesiz AB” muhabbetinin ne olduğunu sorarsınız; çok haklısınız, neydi bu mesele, nereden çıktı, karabatak gibi neden bir görünür bir kaybolur söyleyeyim. Türk siyasetçisi  AB’ye sövüp saymak için bu konuyu gündeme getirir de, neden kimse dört dörtlük bir hatırlatma yaparak, bir bilgi notu yazmaz? O da başka mesele.

Tamam, tamam konuyu özetleyip anımsatıyorum:

Türkiye ile AB arasında vize serbestîsi konusu, Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olduğu 2013 yılında “Geri Kabul Anlaşmasının” imzalanması ile hayat buldu. Bu anlaşma Türkiye’de veya AB’ye üye ülkelerden birinde ülkeye giriş, ülkede bulunma koşullarını sağlamayan veya sağlayamaz duruma düşen kişilerin ilgili ülkeye geri gönderilmesini amaçlıyor.

Türkçesi ne; Türkiye’nin mültecilerinin artan sayılarda AB üye ülkelere gitmesinin önlenmesi, göçün önünün kesilmesi.

Buna karşılık da Türkiye’nin yüklü miktarlarda yardım ve AB ülkelerine vizesiz seyahat imkânı elde etmesi. Anlaşmanın özü bu.

Yalancılığı, sahte propagandayı, algı operasyonunu utanmazca bir ameliyat bıçağı gibi kullanan bizdeki siyaset anlaşma çerçevesini ciddiyet ve tarafsızlıkla kamuoyu önüne sunmak yerine, sis bombaları patlatarak siyasal çıkar peşinde koştuğu için ne olup ne bittiğini anlamamız hep zor oluyor, temel konu kaybolup gidiyor. Propaganda kurbanı akılsız robot taraftara dönüyoruz.

Başlangıçta vize serbestîsi için 72 kriter bulunuyordu. Bu 72 kriterden geriye kalan 7 kriter konusunda son dönemde Brüksel’in telkinlerine rağmen herhangi bir girişimde bulunmayan Ankara kriterler konusunda atılacak adımları belirledi.

Aralarında Terörle Mücadele Yasasında bazı değişiklikler yapılmasının da yer aldığı 7 kriter bağlamında Türkiye’nin atabileceği adımlar, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB Bakanı Çelik, Adalet Bakanı Gül ve İçişleri Bakanı Soylu arasında yapılan toplantıda belirlendi.

Demek ki Ankara 7 kriteri yerine getirmediği için AB’den mali yardımları alamıyor, elimizi kolumuzu sallayarak AB ülkelerine gidemiyormuşuz. Bu bir.
İkincisi ise Terörle Mücadele Yasası’nın istenenin kodese tıkıldığı, belirsiz muğlak bazı maddeleri AB’nin özgürlük standartlarıyla ne yakından ne uzaktan bağdaşmıyor. Keyfiyeti, baskıyı istenmeyen her düşünceyi susturmayı olanaklı kılıyor.

Halbuki bize bunlar hiç söylenmediği gibi, AB’nin de sözünde durmadığı çok yüksek sesle tekrarlanıp duruyordu.

Neyse dileriz ki anlamlı ve umutlu bir noktaya gelmişizdir. Beklenen adımlar atılır. İfade özgürlüğüne geri dönüş başlar.

Değişmesi beklenen 7 kriterin en önemlisi Terörle Mücadele Yasasındaki TCK 314/2 maddesi ile TCK 220/6 maddesi. Tekrar hatırlatayım; 314/2. madde “örgüt üyeliğini” ve cezasını düzenliyor.

Bu madde 2.07.2012 tarihinde değişmiş, muğlak bir hâle getirilmiştir. Değişikliğin gerekçesi okunduğunda daha iyi anlaşıldığı üzere Güneydoğudaki o dönem gelişmelerinin hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Değişiklik gerekçesindeki bir cümle şöyledir:

“Bu hüküm doğrultusunda hiyerarşik ilişki içerisinde mevcut örgüt üyesi olmasa bile örneğin örgütün talimatı ile düzenlenen bir gösteriye katılıp örgütün propagandasını yapan yahut güvenlik güçlerine taş atıp yaralayan ya fa Molotof kokteyli atan veya mala zarar veren kişi örgüt üyeliğinden….”

Görüldüğü gibi bu değişiklik o dönemler gündeme “taş atan çocuklar” olarak gelen durum nedeniyle yapıldı ama 15 Temmuz sonrası “farklı olan düşünce ve ifadeyi susturmaya” yöneldi.

Bu demokrasi, çoğulcu ve özgürlükçü bir toplum için kabul edilemez. AB de bunu söyleyip duruyor zaten.

AB vize serbestîsi için “demokratik bir Türkiye” arzulamakta, bunu felç eden uygulamaları ve düşünceyi “terör” gibi sunan siyasi yaklaşımın ortadan kaldırılmasını istiyor.

Doların 4 TL’ye, Euro’nun 5 TL’ye uzandığı, işlerin hiç de iyi gitmediği bir dönemde acaba yeniden AB’nin ipine sarılarak düzlüğe çıkma imkânına geri dönülür mü?

Tahminde bulunmak zor. Hürriyet Gazetesinin haberine dönelim; “söz konusu çalışma için son sözü Cumhurbaşkanı Erdoğan söyleyecek. Kulislerde onay sürecinin hızlı bir şekilde tamamlanması hâlinde Çavuşoğlu’nun 12 Aralık’ta AB Dışişleri Bakanlarının davetlisi olarak katılacağı öğle yemeğinde belgeleri AB’ye iletmesi ihtimal dahilinde görülüyor.”

Neyse,  lafı uzattım, eğer vizesiz AB istiyorsanız, fikir özgürlüğüne ihtiyaç var.

Gezmeyi önemseyip de demokrasiyi umursamayanlara bunu hatırlatmak isterim.

Rahatça Avrupa’da gezmek mi istiyorsun?

Özgürlüklerine sahip çık!

Vize kuyruklarında sefil olma derim….